Bir alternatif olarak Türkmenistan-Türkiye doğalgaz boru hattı, Türkmenistan için sadece müşteri çeşitliliği açısından değil, aynı zamanda Türkmen gazının Batı’ya güvenli bir şekilde ulaştırılması açısından da cazip görünmektedir.
Hepimizin bildiği gibi Türkiye, doğalgaz ve petrol için kritik bir kavşak noktası haline geldi. Diğer bir deyişle, Irak, Rusya, İran ve Azerbaycan’dan Avrupa’ya giden boru hatları, dünyanın en büyük transit merkezi haline gelen Türkiye’den geçiyor.
Türkiye, arz kaynaklarını sağlam tutmak için öncelikle Irak, İran, Rusya ve Azerbaycan gibi birçok ülkeden boru hatlarıyla, Katar ve Cezayir’den ise LNG olarak enerji almakta ve hem enerji güvenliğini sağlamakta hem de ihtiyaç fazlası enerjiyi Avrupa’daki ülkelere aktarmaktadır.
Türkmenistan için pazarlama çeşitliliği
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz hafta sonu Azerbaycan ve Türkmenistan cumhurbaşkanları ile kritik bir görüşme gerçekleştirdi.
Türkmenistan’ın dünyanın dördüncü büyük doğalgaz rezervine sahip olduğu biliniyor. Rusya, Çin ya da İran’a ucuza sattığı gazı Türkiye üzerinden dolaylı olarak Batı’ya ulaştırıyor. Bölgede sıkışmış durumda ve pazarlarını çeşitlendiremiyor. Başlıca doğrudan alıcıları, yüksek hacimli enerji tüketen zengin Batılı müşterilerle bir şekilde çatışma halinde.
Karabağ Savaşı’ndan sonra Türkmen doğalgazının Hazar Denizi üzerinden taşınması tartışmaları gündemimize geldi. Akabinde Türk Devletleri Örgütü’nün (OTS) önemi arttı ve bu açıdan örgütün varlığı son derece dikkat çekti. Türkmen gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması, OTS’nin öncelikli gündem maddesi haline geldi.
Karadeniz gazı ve altyapı
Geçtiğimiz aylarda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye’nin doğalgaz ticaret merkezi olabileceği yönündeki açıklamaları konuyu gündeme taşıdı ve Türkiye bu konuda tartışmalara başladı.
Türkiye’nin doğalgaz merkezi olması tartışması 10 yıl önce başlasaydı, büyük olasılıkla büyük altyapı sorunlarıyla karşı karşıya olduğumuzdan yakınıyor olacaktık. Türkiye son 20 yılda adım adım doğalgaz ve petrol ekosistemine yatırım yaptı. Bu yatırımlar, küçük dağıtım kanallarından yüksek kapasiteli depolama tesislerine kadar ilgili tüm alanları kapsadı.
Türkiye bir yandan da kendi sofistike sismik araştırma gemileri ve sondaj kuleleriyle Akdeniz ve Karadeniz’de gaz aramaya devam etti. Sonunda Karadeniz’de büyük bir gaz rezervine rastladık. Türkiye zaman kaybetmeden planlamasını yaptı ve gazı çıkarıp ülkeye nakletmeye başladı ve önümüzdeki yılın başında gazın anakaraya ulaşmasını bekliyoruz.
Öte yandan tüm ülkeye doğalgaz boru hatları döşeyen Türkiye, zaman içinde tüm illerine, hatta ilçelerine ve belki de köylerine kadar doğalgazı ulaştıracak bir altyapı kurdu.
Türkiye, enerji güvenliği açısından büyük önem taşıyan LNG transfer ve depolama tesisleri konusunda da kritik adımlar atmıştır.
Onlarca yıllık çabalar
Putin’in fikri mantıklı, zira Türkiye bir doğalgaz merkezi olmak için gerekli altyapıyı zaten inşa etmiş durumda. Merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal bir enerji vizyonu başlatmıştı. Zamanın konjonktürünü kullanarak enerji vizyonunu ileriye taşıyan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’sinin bu fırsatı bir tesadüf değildir. Siyasi istikrar ortamında 20 yıldır adım adım yürütülen akılcı bir yatırım programının sonucudur.
Bu da Türkmenistan’da yapılan son toplantıyı çok daha anlamlı kılıyor. İran ve Rusya Türkmen gazını ucuza alıp kendi ülkelerinde kullanıyor ya da başkalarına transfer ediyor. Alternatif olarak Türkmenistan-Türkiye doğalgaz boru hattı, Türkmenistan için sadece müşteri çeşitliliği açısından değil, Türkmen gazının Batı’ya güvenli bir şekilde ulaştırılması açısından da cazip görünüyor.
Tarihin akışı bir ülkeyi merkez haline getirdiğinde ya da bir ülke ilerleme iklimini yakaladığında diğer tüm koşullar o ülkenin lehine gelişir. Türkiye’nin önünde dış politikadan ekonomiye ve enerjiye kadar birçok alanda tarihi fırsatlar var ve Türkiye Cumhuriyeti bunları iyi değerlendirmek için elinden geleni yapıyor.
Dünya ticaretinde dengeler değişiyor, ekonomi giderek Batı’dan Doğu’ya kayıyor. Havacılıkta bir merkez haline gelmekte olan Türkiye’nin önümüzdeki on yıl içinde bir enerji merkezi olacağına dair açık işaretler bulunmaktadır.