HaberDedesi
  • Haber Dedesi
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Güncel
  • Spor
  • Teknoloji
HaberDedesi
  • Haber Dedesi
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Güncel
  • Spor
  • Teknoloji
No Result
View All Result
HaberDedesi
Home Dünya

İsveç İslam’a ve Müslümanlara hakarete neden izin veriyor?

'Avrupa hükümetlerinin doğrudan ya da dolaylı olarak aşırı milliyetçi ve yabancı düşmanı çevrelerin Avrupa siyasetine hakim olmasının önünü açtığını görmek talihsizliktir.

haberdedesi
25 Ocak 2023
Dünya
İsveç İslam'a ve Müslümanlara hakarete neden izin veriyor?

İsveç İslam'a ve Müslümanlara hakarete neden izin veriyor?

İsveç İslam’a ve Müslümanlara hakarete neden izin veriyor? Geçtiğimiz hafta aşırı milliyetçi, aşırı sağcı ve ırkçı bir politikacı olan Rasmus Paludan, İsveç güvenlik güçlerinin ataleti karşısında Stockholm’deki Türk Büyükelçiliği önünde İslam’ın kutsal kitabı Kuran-ı Kerim’in bir kopyasını yaktı.

İsveç vatandaşı ve Danimarka’daki Stram Kurs (Sert Çizgi) adlı siyasi partinin lideri olan Paludan, Kuran yakmak için izin istemiş ve İsveçli yetkililer de Paludan’ın bu “nefret suçunu” işlemesine izin vermişti. Ne yazık ki İsveçli yetkililer, ırkçılığı mahkeme tarafından tescil edilmiş ve kendi ülkesinde (Danimarka) hapis cezasına çarptırılmış olan Paludan’a bu provokatif eylemi gerçekleştirmesi için izin vermiştir.

İsveç hükümeti bu utanç verici ve saygısızca eylemin “ifade özgürlüğü” olduğunu belirtmiştir. Ancak durum böyle değildir. Özgürlüğün sınırları olduğu herkes için açıktır. Modern demokrasilerdeki pek çok hak ve özgürlük gibi, ne ifade özgürlüğü ne de gösteri yapma özgürlüğü sınırsızdır. Bu özgürlükler başkalarının haklarını ya da kamu düzenini ihlal edecek şekilde kullanılamaz. Hiç kimse başka bireylere, milletlere, devletlere ve dinlere yönelik saldırılara mazeret bulamaz. Nefret suçu ister Hıristiyanlara, ister Müslümanlara, isterse başka bir dine karşı işlensin, nefret suçudur.

Nitekim 1966 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ne göre ifade özgürlüğü, başkalarının haklarına ve onuruna saygı gösterilmesi ve ulusal güvenlik, kamu düzeni, sağlık ve ahlakın korunması amaçlarıyla sınırlandırılabilir (Madde 19). Ayrıca, sözleşmenin 20. maddesinde daha emredici bir düzenleme yapılarak, kanunun “ayrımcılığı, nefreti veya şiddeti körükleyen her türlü ulusal, ırksal veya dinsel düşmanlığın savunulmasını” yasaklaması istenmiştir.

Saldırının farklı yönleri

Yakından bakıldığında bu saldırının farklı boyutları olduğu görülebilir. Bu provokasyonun farklı anlamlarını kısaca analiz edeceğim. Öncelikle, bu saldırı münferit bir nefret suçu değildir, çünkü suç (ırkçı) bir siyasi parti lideri tarafından işlenmiştir. Ne yazık ki, farklı Avrupa ülkelerinden pek çok siyasetçi aynı nefret suçunu tekrarlamaktadır. Bu nefret suçu cezasız kalırsa, gelecekte artmaya devam edecek ve bu da Avrupa’nın uzun zamandır uyguladığı çok kültürlülük ve barış içinde bir arada yaşama kültürünün kaybolmasıyla sonuçlanacaktır. Avrupa hükümetlerinin doğrudan ya da dolaylı olarak aşırı milliyetçi ve yabancı düşmanı çevrelerin Avrupa siyasetine hakim olmasının önünü açtığını görmek talihsizliktir. Avrupalı yetkililer, hoş görülen ve korunan ırkçı hareketlerin giderek ana akım Avrupa siyasetini ele geçirdiği gerçeğini görmezden gelmektedir.

İkinci olarak, İsveç ve diğer pek çok Avrupa ülkesi konu din olduğunda tüm sınırları aşmaya başlamıştır. Seküler Avrupa siyasetinin radikalleşmesi ve aşırı milliyetçileşmesi, Avrupalı siyasi aktörleri her türlü dini düşünce ve sembole saldırmaya sevk etmektedir. Bugün birçok seküler Avrupalı için ahlaki, sosyal ve siyasi kırmızı çizgi kalmamıştır ve ister İslami ister Yahudi-Hıristiyan olsun tüm ilahi düşünce ve geleneklere ısrarla saldırmaktadırlar. Bu olay ve benzeri eylemler, milyonlarca Müslüman’a ev sahipliği yapan Avrupa ülkelerinde daha fazla sosyal ve siyasi ayrışmaya ve karşıt faaliyetlere yol açacaktır. Milyonlarca Avrupalı Müslüman, Avrupa’da günlük yaşamın bir parçası haline gelen İslam’a ve Müslümanlara yönelik bu sürekli saldırılar karşısında kendilerini tehdit altında hissedecektir. Ne yazık ki Paludan’ın İslam’a karşı nefret suçu işlenmesine ve kamu düzeninin bozulmasına yol açan eylemleri İsveç polisi tarafından korunmaktadır. Bu koruma, başkalarını da benzer nefret suçları işlemeye teşvik edecektir. Eylemleri hükümet tarafından korunduğu için Paludan’ın kendisi de bu provokasyonu birçok kez tekrarlamaktadır.

Üçüncü olarak, bu nefret suçu, Batılı siyasetçiler ve medya tarafından son yirmi yıldır İslam’a ve Müslümanlara karşı başlatılan ve yönetilen sistematik saldırıların son halkasıdır. 11 Eylül 2001 terör saldırılarından bu yana İslam karşıtı duygular ve algılar Batılı siyasi platformlara hakim olmaya başlamıştır. İslam ve Müslümanlar günümüzde Batılı ülkeler tarafından ötekileştirilmekte ve yabancılaştırılmaktadır. Bu ötekileştirmenin bir sonucu olarak dünya genelinde İslam’a ve Müslümanlara karşı ekstra bir ayrımcılık söz konusudur. İslam ve Müslümanlar sadece Batılı ülkelerin değil, Hindistan ve Çin gibi Batılı olmayan ülkelerin de ortak düşmanı haline gelmiştir.

Türkiye karşıtı yayın

Dördüncüsü, bu saldırı doğrudan İslam dünyasının yükselen yıldızı olarak görülen Türkiye’yi hedef almıştır. Özellikle savunma sanayindeki başarısını arttırdıktan ve daha özerk bir dış politika izleme niyetini ortaya koyduktan sonra Türkiye, birçok Avrupa ülkesi tarafından ötekileştirilmiş ve yabancılaştırılmıştır. Türkiye, Avrupa ülkelerinden eşit ortaklığa dayalı karşılıklı bir ilişki kurmalarını isterken, Avrupalı muhatapları eski tarz hiyerarşik ilişkiyi sürdürmek istemektedir. Avrupalı siyasetçiler ve medya Türkiye’yi gayrimeşrulaştırmaya çalışıyor ve iç siyasetini hedef alıyor. Dolayısıyla bu saldırıyı İngiliz The Economist gazetesinin son dönemdeki Türkiye karşıtı yayınlarından bağımsız düşünemeyiz. Bu saldırı Türkiye’ye karşı iyi planlanmış bir başka provokasyondur.

Beşinci olarak, saldırının zamanlamasına bakıldığında, Türkiye ile İsveç arasında müzakere masasında olan İsveç’in NATO üyelik süreciyle yakından ilişkili olduğu görülüyor. Bir anlamda bu nefret suçu İsveç’in NATO üyeliğini hedef almıştır. Eğer böyle ise amacına ulaşmıştır. Saldırıya tepki olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türk Büyükelçiliği önünde bu utanç verici eyleme izin verenler, İsveç’in NATO üyeliği konusunda Ankara’dan iyi haberler bekleyemezler” şeklinde net bir açıklama yapmıştır.

Bir başka deyişle, Türk hükümeti İsveç hükümeti ile NATO üyelik sürecini müzakere ediyordu. Öyle görünüyor ki bu saldırı müzakereleri durdurdu.

Sonuç olarak, İsveç’in Paludan’ın ülkedeki kamu düzenini bozan provokatif eylemine izin vermesi ve koruması, ifade özgürlüğünün kötüye kullanılmasıdır ve başkalarının hak ve özgürlüklerini ihlal etmektedir. BM ve Avrupa Konseyi’nin ilgili maddeleri de dâhil olmak üzere uluslararası hukukun temel ilkeleriyle çelişen İsveç’in tutumu, ırkçı ve yabancı düşmanı politikacılar tarafından devlet destekli bir insan hakları ihlalidir. Bu ve benzeri saldırılar çok kültürlülüğü ve hoşgörüyü tehdit etmekte ve Avrupa genelinde geniş çaplı ayrımcılığın fitilini ateşlemektedir. İslam’a ve kutsal kitabına yönelik hakaretlerin hem Müslümanlara yönelik ırkçı saldırılara zemin hazırladığı hem de Müslümanları kışkırtmayı amaçladığı açıktır. Sonuç olarak, kamu düzenine yönelik ciddi ve yakın bir tehdit oluşturmasına rağmen Paludan’ın eylemlerine izin verilmesi uluslararası insan hakları hukukuna aykırıdır.

İsveçli yetkililer, bu tür planlı ve resmi destekli eylemlerin dünya genelindeki Müslümanları rencide ettiğinin farkında olsalar da, Kur’an-ı Kerim’i ve Hazreti Muhammed’i kötülemeyi ve şeytanlaştırmayı amaçlayan İslam karşıtı gösterilere ve eylemlere göz yummaktadırlar. Bu son olay, Avrupa’nın İslam’a ve Müslümanlara saygı duymadığını bir kez daha ortaya koymuştur. Sadece yabancı düşmanı ve aşırı sağcılar değil, aynı zamanda sözde ana akım Avrupalı siyasetçiler de İslam ve Müslümanlar için aşağılayıcı standartlar uygulamaya kararlıdır.

Doğal olarak, tüm bu İslam karşıtı faaliyetlerin Avrupa-Müslüman dünyası ilişkileri üzerinde kısa ve uzun vadeli büyük siyasi ve sosyal etkileri olacaktır, çünkü tüm Müslüman devletler bir şekilde bu saldırıları kınayacak ve gerekirse belirli önlemler alacaktır. Bu nedenle, sorumluluk sahibi Avrupa ülkeleri, çok geç olmadan kıtada barış içinde bir arada yaşama kültürünü korumak ve böylece uluslararası barış ve güvenliğe katkıda bulunmak için gerekli tedbirleri almalıdır.

Dikkat Çeken Haberler

Azerbaycan devlet enerji şirketi BAE enerji devi ile anlaşma imzaladı

Azerbaycan devlet enerji şirketi BAE enerji devi ile anlaşma imzaladı

haberdedesi
29 Ocak 2023

Azerbaycan'ın devlet enerji şirketi SOCAR, geçtiğimiz hafta Abu Dabi'de düzenlenen Sürdürülebilirlik Haftası Forumu sırasında BAE enerji devi Masdar ile bir...

Türkiye-Suriye ilişkileri çıkmazda

Türkiye-Suriye ilişkileri çıkmazda

haberdedesi
28 Ocak 2023

Türkiye ve Suriye birbirleriyle görüşüyor olsalar da, kilit konularda anlaşmaya varma olasılığı çatışan çıkarlar nedeniyle zorlaşıyor. Bugüne kadar yapılan görüşmeler...

ABD Hazine yetkilisi Rusya yaptırımları için geliyor

ABD Hazine yetkilisi Rusya yaptırımları için geliyor

haberdedesi
28 Ocak 2023

Terörizm ve Mali İstihbarattan sorumlu Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Brian Nelson, Washington'un yaptırımlarını agresif bir şekilde uygulamaya devam edeceğini yinelemek üzere...

İsrail hükümetinin yeni politikası İşgalden ilhaka

İsrail hükümetinin yeni politikası: İşgalden ilhaka

haberdedesi
28 Ocak 2023

Yeni İsrail hükümeti göreve geldikten hemen sonra, hem uluslararası hukuku hem de İsrail'in kendi iç hukukunu geçersiz kılmakla tehdit ederek...

Haber Dedesi

Haberdedesi.com Türkiye ve dünyada meydana gelen son dakika haberleri ile birlikte teknoloji, ekonomi ve spor haberleri yayınlamaktadır.

© 2022 Haber Dedesi - Son dakika haberleri

  • Haber Dedesi
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Güncel
  • Spor
  • Teknoloji

© 2022 Haber Dedesi - Son dakika haberleri