Erdoğan’ın üçlü Suriye diplomasisi arayışı. İç politika, dikkatleri önemli dış politika gelişmelerinden uzaklaştırmamalıdır.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden bu yana Türkiye’nin uluslararası arenada en etkili rolü üstlendiğine şüphe yok. Bu rolün iki yönü var. Birincisi, Türkler tahıl anlaşmasını ve esir değişimini kolaylaştırarak Ukrayna krizi sırasında az sayıdaki olumlu adımdan birini atmayı başardı. Nitekim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın diplomatik başarıları 2022 yılında tüm dünyanın dikkatini çekmiştir. İkinci olarak Türkiye, Ukrayna krizinin yarattığı jeopolitik fırsatları diğer tüm ülkelerden daha iyi değerlendirirken çatışma çözümü için girişimlerde bulundu.
Rusya ve Ukrayna’ya karşı aktif ve dengeli bir tarafsızlık politikası benimseyen Türkiye, Moskova’ya yaptırım uygulanmasına katılmamış ve birçok alanda avantajlı atılımlar gerçekleştirmiştir. Barış diplomasisinin yanı sıra Doğu Akdeniz, Kafkaslar, Orta Asya ve Avrupa’daki etkisini güçlendirmek için enerji, gıda güvenliği ve lojistik alanlarına odaklandı. Yunanistan ve İsrail Avrupa’ya enerji tedarik etmek için iddialı girişimler başlatırken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye’nin bir doğal gaz dağıtım merkezi olarak hizmet vermesi olasılığını gündeme getirmesi, ülkenin diğerlerinden bir adım önde olduğunu gösteriyor.
Bu üstünlük sadece Rus doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması fikriyle bağlantılı değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan arasında beş anlaşmanın imzalandığı üçlü bir zirveye katıldı. Bu zirve öncelikle Türkmenistan doğalgazının Hazar Denizi üzerinden Türkiye’ye ve Avrupa’ya ulaştırılmasına odaklandı. Mevcut doğal gaz boru hatları olan TANAP ve TAP halihazırda tam kapasite ile çalışmaktadır, bu nedenle ek bir boru hattı hakkında tartışmalar yapılmaktadır. Orta Koridor boyunca bu tür bir işbirliğinin Türk Devletleri Örgütü’nü (OTS) de güçlendireceği açıktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca İstanbul Silivri’de Avrupa’nın en büyük doğalgaz depolama tesisinin açılış törenine katılarak Türkiye’yi doğalgazda referans fiyatın yakında belirleneceği küresel bir merkez haline getirme sözü verdi.
Normalleşme politikası
Ankara’nın son dönemdeki girişimleri Rusya ile normalleşme politikasından ve samimi ilişkilerden yararlandı. Birkaç Batılı devletin itirazlarına rağmen Türkiye, Rusya ile olan istisnai ilişkilerini bir üst seviyeye taşıdı.
Erdoğan ve Putin arasında 2015 yılında ciddi sorunlar eşliğinde başlayan liderler arası diplomasi, S-400 tartışması, nükleer enerji yatırımları, Libya’daki rekabet ve Suriye’deki askeri operasyonlar bağlamında ele alındı. Türkiye’nin Libya ve Karabağ’daki başarılı hamlelerinin ardından rekabet yerini işbirliğine bırakmış ve yeni bir sayfa açılmıştır. Son olarak Ukrayna kriziyle birlikte Erdoğan, ikili ilişkilerden ziyade diplomasi, enerji, gıda güvenliği ve bölgesel girişimlerde daha aktif bir rol oynamaya başladı.
Bu noktada Moskova, Orta Asya’da bile Ankara ile rekabet ve işbirliği arasında yeni bir dengeyi yavaş yavaş benimsedi. Bu, Türkiye’nin özerk dış politikasının ve Erdoğan’ın jeopolitik boşlukları doldurma becerisinin doğrudan bir sonucuydu.
Erdoğan’ın Türkmenistan dönüşü uçakta Türkiye, Suriye ve Rusya arasında üçlü bir angajman olasılığını gündeme getirmesi dikkat çekicidir. Putin’e (istihbarat servisleri, savunma bakanları ve dışişleri bakanları arasındaki temasların ardından) üç devlet başkanı arasında bir toplantı önerdiğini hatırlatan Türkiye Cumhurbaşkanı, Suriye için yeni bir müzakere masası kurulabileceğinin ipuçlarını verdi.
Beşar Esad rejimi ile temasa açık olduğunu zaten açıklamış olan Erdoğan, Putin’in de işine yarayacak bir adım attı. Eğer bu öneri siyasi bir süreçle sonuçlanır ve Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların geri dönüşünü kolaylaştıracak ve PKK/YPG teröristlerini 30 kilometrelik (18,6 mil) bir güvenlik koridorunun ötesine itecek bir dizi görüşme gerçekleşirse, Suriye’deki durum büyük ölçüde değişebilir.