COVID-19 salgını ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi iki ‘siyah kuğunun’ gölgesinde geride bıraktığımız 2019 sonundan 2022 sonuna kadarki üç yıl, dünya ekonomisi ve küresel ticaret açısından tüm dünya ve elbette Türkiye için önemli sınavları ve zorlukları beraberinde getirdi.
2022’yi geride bırakmaya hazırlanırken, öncelikle dünyadaki düşünce kuruluşları ve uluslararası ekonomi örgütlerinin listelerinin başında yer alan risklere bir göz atalım: COVID-19’un yeni varyantlarının ülkeleri yeni karantina ve kısıtlamalar uygulamaya zorlama olasılığı; tedarik zinciri darboğazları nedeniyle küresel emtia fiyatlarında süregelen fiyat dalgalanmalarının 2022 yazının başına kadar küresel enflasyon üzerindeki baskıyı sürdürüp sürdürmeyeceği; Özellikle ABD Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) yükselen enflasyonu yüksek faiz oranlarıyla bastırma eğiliminin, enflasyon oranını beklendiği gibi yavaşlatmayı başaramasa da durgunluğa yol açıp açmayacağı ve pandeminin önde gelen ekonomileri artan işsizlikle birlikte “stagflasyon riskine” sürükleyip sürüklemeyeceği.
Geçen yıl bu zamanlar yayınladığım 2021-2022 küresel ve yerel ekonomik beklentiler değerlendirmeme göre, yukarıdaki paragrafta 2022 için sıralanan üç temel riskin yanı sıra dördüncü risk Çin ve Rusya’dan gelen tehditlerdi. Çin’den kaynaklanan risk, Pekin’in COVID-19 riskini ve koronavirüse karşı kısıtlama-karantina önlemlerini Atlantik ülkelerine gözdağı vermek için bahane olarak kullanarak küresel tedarik zincirine hammadde, ara ürün, nadir toprak elementleri, çip ve nihai ürün sağlayamaması veya sağlamayı düşünmemesiydi. Bu risk önemli ölçüde gerçekleşti ve küresel tedarik zincirinde Çin ve Asya kaynaklı sorunlar başta otomotiv ve akıllı cihazlar sektörleri olmak üzere sektörlerin üretim ve teslimatlarında ciddi gecikmelere neden oldu. Otomotiv sektöründe teslimatlar üç ila altı ay gecikti.
Ancak şüphesiz geçen yılın sonunda bahsettiğimiz Rusya kaynaklı risk, yani Rusya’nın Ukrayna merkezli bölgesel ve küresel sorunu tırmandırma riski, Rusya’nın yılın hemen başında 24 Şubat’ta Ukrayna’ya karşı askeri operasyon başlatması ve Rusya-Ukrayna savaşının başlamasıyla birlikte küresel ekonomi-politiğin baş aktörlerinin öngörülerinin ötesinde bir seviyeye tırmandı. Raporda dikkat edilmesi gerektiğini belirttiğimiz risk maalesef gerçekleşti.
Ancak 2019 yılında bile tüm dünyayı etkileyecek küresel bir virüs salgını riski ve bölgesel bir sıcak çatışmanın küresel bir siyasi krize dönüşme ihtimali dünyanın önde gelen kuruluşları tarafından yapılan küresel risk analizinde küresel risk başlıkları arasında oldukça alt sıralarda yer aldı. Bu tür bir tekrarlanma olasılığı düşüktür; ancak gerçekleştiğinde ana ve artçı şoklarıyla tüm dünyayı sarsan bu tür gelişmeler uluslararası ekonomi-politik literatürde “siyah kuğu” olarak adlandırılmaktadır.
COVID-19 salgını ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi iki “siyah kuğunun” gölgesinde geride bıraktığımız 2019 sonundan 2022 sonuna kadar olan üç yıl, dünya ekonomisi ve küresel ticaret açısından tüm dünya ve elbette Türkiye için çok önemli sınavları ve zorlukları beraberinde getirdi.
Türkiye 2022’yi büyüme ile kapatacak
Ekonomi alanında reel sektörü ve ihracatı destekleyen “akıllı” bir ekonomi politikasıyla 2020 yılında dünyanın önde gelen 50 ekonomisi arasında yer alan Türkiye, yılı pozitif büyümeyle kapatan sadece beş ülke arasında dördüncü, 2021 yılını ise %11’in üzerinde bir artışla kapatarak Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri arasında ikinci, G20 ülkeleri arasında ise üçüncü sırada yer aldı. Dünya ekonomisinin önde gelen kuruluşları OECD, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın (WB) yeni raporları, Türkiye’nin bu yılı da yüksek büyüme performansıyla kapatacağını, OECD’de yine ilk iki, G-20’de ise ilk üçte yer alacağını ortaya koyuyor. Ayrıca Cumhuriyet tarihinde ilk kez 250 milyar doları aşacak ihracat hacmi ile ihracat rekorları da birbiri ardına kırıldı.
2022 için bahsettiğimiz son risk, maliye politikası açısından önde gelen ülkelerin aşırı yüksek kamu borçları ve ciddi bütçe açığı sorunları nedeniyle geniş halk kitlelerini destekleyecek kamu mali desteğinde daralma yaşayabilecekleriydi. Bu da gerçekleşti. Daha küresel salgının sorunları ve etkileri bitmeden, Ukrayna’da devam eden savaşın getirdiği küresel enerji ve gıda krizinde ülkeler hane halklarını ve reel sektörü enerji ve gıda fiyatlarındaki artışa karşı korumakta ve desteklemekte ciddi zorluklarla karşılaştı. Daha da kötüsü, ciddi bir kamu borç stoku sorunu varken, daha da fazla borçlanarak daha da kötüye gitmesini engelleyemediler.
Bir sonraki yazımızda 2023 yılında bizi ne tür risklerin beklediğini yazacağız.